çayından son bir yudum aldı, masaya bıraktığı fincanı parmak uçlarıyla ortaya doğru itti. bir süre camdan dışarı, belki de apansız bastıran yağmurda ıslanmamak için koşuşan insanlara baktı. bakışlarını oradan alıp az önce masanın ortasına doğru ittiği fincana verirken konuşmaya başladı:
- sevdilerim, ki iki eliflik hacmimle canım yollarına feda olsun, hepsi gitti, bir tek sen kaldın.
- korkmayın, ben buradayım. daima buradayım.
- sakın benden önce öleyim deme.
- elbette sizden önce öleceğim. varlığınızla sınandığım kafi, bir de yokluğunuzla sınanmak istemem.
- hiçbir şeyle sınanacağın yok.
- bir dakika... hayır, siz benden önce ölmelisiniz ve ben demeliyim ki, o öldüyse herkes ölebilir. ben de ölebilirim.
*
galiba, bu konuşmanın üzerine on yıl daha yaşlandık. söz verdiğim gibi, ben buradayım. şükürler olsun ki, mevcut tamam.
- sevdilerim, ki iki eliflik hacmimle canım yollarına feda olsun, hepsi gitti, bir tek sen kaldın.
- korkmayın, ben buradayım. daima buradayım.
- sakın benden önce öleyim deme.
- elbette sizden önce öleceğim. varlığınızla sınandığım kafi, bir de yokluğunuzla sınanmak istemem.
- hiçbir şeyle sınanacağın yok.
- bir dakika... hayır, siz benden önce ölmelisiniz ve ben demeliyim ki, o öldüyse herkes ölebilir. ben de ölebilirim.
*
galiba, bu konuşmanın üzerine on yıl daha yaşlandık. söz verdiğim gibi, ben buradayım. şükürler olsun ki, mevcut tamam.
ölmeyin ,
YanıtlaSilkimsenin hayatından ölerek gitmeyin..
ve lütfen
o ikinci kişiye ölmediğinizi gösterin ,devrilen yıllar da
umarım öyle gitmem.
YanıtlaSilbu bahse gelince, önce onun öleceği konusunda o gün kesin karara varmıştık.