maps for lost lovers'da*, kız kardeş ve abisi sırasıyla 'tek şans'larını kullanıyor.
*
mah-jabin:
"yabancı oğlan, bir kaç saniye boyunca kendisine gülümseyip gözlerini gözlerine kilitlemişti. bu kadarı yetmişti. sonraki günlerde o bir kaç saniyeyi yeniden hayal edip düşünmüştü. onu farketmekle iltifat etmişti çocuk ve mah-jabin aşık olmuştu."
charag:
"bir akşam kafası dumanlıyken, stella'yla konuşacak cesareti topladı.
'lens mi takıyorsun?' diye bağırmıştı müziği bastırmak için. 'bu renk saçlı hiç kimsenin gözleri bu kadar mavi olamaz. renk konusunda hiç yanılmam.'
kız ona bakmıştı. 'bu, gözlerimin doğal rengi. saçlarımı boyamadığımı nereden biliyorsun?' saçları kocaman, siyah bir şapkanın altından omuzlarına dökülüyordu; şapkanın ön tarafı yüzünün üstünde yukarı doğru kıvrılmış ve bir noktada, sivri uçlu bir gülle tepeye tutturulmuştu; gül kurdela katlanarak yapılmıştı, o da siyahtı.
elleri titriyordu charag'ın. notlarını yükseltmeye çalıştığı yıl boyunca, -ergenliğe ulaştıklarından beri evden ayrılıp üniversitede kendilerine sevgili bulmayı bekleyen- ve notları bu yıl tutmadığı için bekledikleri özgürlüğün dayanılmaz bir yıl daha ertelenmesi üzerine sevgili edinmek amacıyla umutsuz, beceriksiz ve gülünç girişimlerde bulunan birçok pakistanlı ve hintli oğlanla kız görmüştü. ama kendisi, mesafesini koruyup kendisini saklamıştı. londra'ya geldikten sonra ise bir başka nedenle kederlenir olmuştu: burada yakalanma ve girişiminin geri tepme korkusu yoktu, ama bu kez de beceriksizlik, deneyimsizlik ve bakirliği konusunda duyduğu utanç elini kolunu bağlıyordu.
'evet?' charag yanına gidince konuşmakta olduğu çocuğa açıkca sırtını dönmüştü kız ve -ona sırdaş gibi davranıp- oğlanı kastettiğini hissettirerek sol elinin başparmağıyla işaretparmağını ilmek gibi birleştirip çabucak bir erkek mastürbasyonu işareti yapmıştı. çekingen oğlan bir süre kızın arkasında durmuş, sonra perişan halde çekip gitmişti.
kızın özgüveni charag'ı dehşete düşürmüştü. bir sonraki adama rastlar rastlamaz kendisini de aynı şekilde azledip ele mi verecekti? dudakları kırmızı, parlak kirazlar gibi ağdalıydı.
'evet genç adam, saçımın boyalı olmadığını nereden biliyorsun?'
'değil işte. boyalı olsaydı, bilirdim. hem, dediğim gibi, renk konusunda hiç yanılmam.'
omuz silkip gülümsemişti kız. 'hey, baksana, seni kampüste görmüştüm. hafta sonları soho'daki o barda çalışıyorsun, değil mi? haftalardır seninle konuşmak istiyordum.'
'adım, charag.'
'biliyorum. ben, stella'yım.'
'biliyorum.' "
*:nadeem aslam. ve inatla kitabın türkçe adını sevmemeye devam edeceğim.
Sanki ağlamaktan sesim kısılmış gibi.
YanıtlaSilMendilimin oyasının renkleri soldu:)
İlk izlenim için tek bir şans vardır..
Çoğu zaman yanlıştır.Bazen isabet eder.
Çok yanıldığım olmuştur.
bazıları da ilk an şanssızıdır. mesela o ilk an gelişirken, kendini bir şey sanan bir adam imajı bıraktığını bilir, bu değiştirmek için çabaladıkça da aynı imajı yeniden yeniden verir.
YanıtlaSilne diyordu o şarkı, 'göz yaşların(ız) faydasız'
Belki göz yanılması gibi birşey bu.
YanıtlaSilKarşıdan bakan gözdeki imaj bu değildir.
Olsa bile bu iyi birşeydir.
Bir de ben o şarkıyı bilmiyorum:)))
Bir de kitabın türkçe adını tam anlamadım.Yada hiç anlamadım...?
kitabın türkçe adı olan kaybolan sevgililere yollar'ı beğenmediğimi daha önce de söylemiştim. bu, kitabın orijinal adını karşılamadığı gibi (kaldı ki öyle bir inadım asla yok) hikayesine de karşılık olmuyor. yanlış hatırlamıyorsam, kitabın eleştirisine 'kayıp sevgililer atlası' diyen başlayan bir yazı var ve bu başlık kitaba nefis bir ad olurdu.
YanıtlaSil