20 Temmuz 2011 Çarşamba

altı çizili satırlar: lujin savunması

bu ara nabokov okuyorum...

*

bir süredir, yaşım kemale ermeden önce "nabokov külliyatı"nı okumak, "aradan geçen yıllar içinde kitap aynı kalırken okur bambaşka bir insana dönüştüğünden bu ikinci okuma yeni bir okuma anlamına gelir," diyen italo calvino'ya da itimat ederek, önceden okuduğum sebastian knight'ın gerçek yaşamı, karanlıkta kahkaha, lolita ve solgun ateş'i yaklaşık on yıl sonra yeniden okuyup içimde neler değişmiş görmek istiyordum.

nabokov'un, "rusça kitaplarım arasında en fazla 'sıcaklığa' sahip olan ve bu sıcaklığı yayan kitabımdır," dediği, lujin savunması ise, hangisinden başlasam diye işaret beklediğim bir anda nabokov'un ingilizce baskısı için yazdığı önsözü okuyunca ilk kitap oluverdi.

*

st. petersburg'da doğup ve isviçre şehri montreux'de ölen, kayıtlara rus asıllı amerikalı yazar olarak geçen nabokov, aristokrat bir aileden geliyordu. devrim'den hemen sonra ingiltere'ye göç etti. cambridge'deki trinity college'da önce zooloji, ardından fransız ve rus edebiyatı öğrenimi gördü. daha sonra berlin ve paris'te yaşadı.

eserlerinin freudiyen yöntemlerle okunmasından duyduğu rahatsızlığı her fırsatta dile getirse de kahramanlarında sadece ruhundan değil hayat hikayesinden de parçalar vardır.

en başta anadilinde eserler yazan nabokov, bin dokuz yüz kırk yılında oğluyla birlikte amerika birleşik devletleri'ne taşınır ve otobiyografik romana bambaşka bir soluk getiren (üvey abisi yazar s.knight'ın hikayesini yazmak için yola çıkan yazar-ben aradaki sınırı çokça ihlal eder) sebastian knight'ın gerçek yaşamı'nı ingilizce olarak yazar. sonrasında da bu dili "şaşırtıcı bir yaratıcılıkla kullanarak" yazmaya ingilizce devam eder. yazara tüm dünyada ün kazandıran lolita'da aynı dönemin ürünüdür.

rusça dışında ingilizce ve fransızca'yı da ustaca kullanan nabokov, romanlarında ustaca kurulmuş olay örgüsü ve kurguyla maharetle oynamasıyla çağdaş edebiyatta önemli bir yer edinmiştir.

kelebek uzmanı olan nabokov, iflah olmaz satranç ilgisini de her romanında belli eder.

*

lujin savunması ise, ailesinin mutsuzluğundan santrancın dünyasına kaçan ve orada 'on sekiz yıl, üç ay ve dört gün' kalan bir çocuk-adamın hikayesi.

ve de satranç dışında hatırlayabildiği tek şey olan çocukluğunun...

orada ne kadar uzun bir zaman geçirdiğini farketmesine neden olan genç kadın oradan çıkması için elini uzattığında, satrançtan başka bir şey bilmeyen lujin'in kendini yabancı hissetmesi biraz da bundan.

genç kadın ve okurun da bilmedikleri vardı: 'tasavvur bile edilemez gibi görünen' işlerin bu denli hızlanması, düşüşü hızlandırmasa da yeri yaklaştıracaktır.

altı çizilmiş satırlar arasından seçim yapmanın zorluğunu bilenler ve altı çizili satırlar başlığını kitaptan konuşabilmek için bahane ettiğimi farketmiş olanlar, "çılgınlar gibi bir çok satırın altını çizdiğim bu kitapta, altı çizili satırları önsözden seçtim," dediğimde, eminim şaşırmayacaktır.

"son zamanlarda rusça romanlarımın (ki arkası gelecek) ingilizce baskılarına yazdığım 'önsöz'lerde viyana ekibine yüreklendirici birkaç söz söylemeyi kendime iş edindim. bu önsöz de istisna olmayacak. psikanalistler ve psikanalizin gazabına uğramış olanlar umarım lujin'in geçirdiği sinir krizinden sonra maruz kaldığı tedavinin ayrıntılarından -mesela bir satranç oyuncusunun kraliçe'de (vezir'in ingilizce'deki karşılığı) anneciğini ve rakibinin şahında da babacığını gördüğüne dair şifa verici imalardan memnun kalacaklardır ve bir pixlok takımını bir romanın anahtarı sayan küçük freudcu hiç şüphesiz kahramanlarımı, anne babamın, sevgililerimin ve değişik kimliklerimin kendi kafalarında karikatürize edilmiş halleriyle eşleştirecektir. bu türden hafiyelerin ağzına bir parmak bal olsun diye itiraf ediyorum, lujin'e fransız mürebbiyemi, cep satrancı takımımı, yumuşak başlılığımı ve duvarlarla çevrili bahçemden koparttığım şeftalinin çekirdeğini verdim."*



*:iletişim yayınları, 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder