'yeni almanya'nın başkenti berlin'in iki almanya birleşinceye kadar duvarın doğusunda kalan semtlerinden prenzlauer berg'de, yıllar önce 'misafir işçi' gelmesine rağmen buralı olmaya karar vermiş 'ikinci kuşak türk'lerden birinin işlettiği 'italyan lokantası'nda oturup, bir yandan 'lübnanlı' garson tarafından getirilen filtre kahvemizi içerken, arkadaşım 'italya' merkezli bir futbol sitesinin 'türkçe' edisyonuna dünyadan toparladığı haberleri postalıyor, ben de 'amerikalı' yazar paul auster'in
new york üçlemesi'ni okuyordum.
Ve bende 3 gun sonra Berlin'e Hollanda havasi katacagim ...
YanıtlaSilne tuhaf, benim için 'anı parçası'na dönüşen hal sizin için 'an' olacak.
YanıtlaSilberlin'i seveceğinizden şüphem yok. çünkü ruhu vardır.
Çok özledim.
YanıtlaSilonun bir de öncesi var yalnız, unutmayalım, falafel33 ruhunu yaşatalım:
YanıtlaSilhttp://rehavet.blogspot.com/2008/01/not.html
imza: imbfstsdthpa
rehavetim, sen hatırlatınca öncesini de anlatmak, defterden olduğu gibi buraya geçirmek farz oldu: http://verbumnonfacta.blogspot.com/2011/06/enternasyonal-bahsi-icin-zeyl.html
YanıtlaSil