otuz bir aralık öğleden sonralarını severim.
hafta sonuna denk gelmese de tatildir. postanenin önüne kar düşüyordur. bir kaç dakika evvel, postane memuruyla, "soğuk damga değil pulla bedellendirilmiş olmasını istiyorum," diye ama nihayetinde tatlıya bağlanan bir tartışmaya girmiş ya da çok önceden aldığım pullarla postaya hazır ettiğim kartpostalları posta kutusunun karanlığına yollamışımdır.
öykücüyle karşılaşmayı hayal ederim. hangi şehirde olduğumun bir önemi yoktur. bir kaç dakikalık oyalanmanın ardından başımı kaldırıp gökyüzüne bakar, sonra paltomun yakasını kaldırır şehrin üzerine yürürüm.
otuz bir aralık öğleden sonralarını severim. postanenin önü ise, bir de kar yağıyorsa...
o kar sadece kaldırımları değil bütün bir seneyi aklar.
hafta sonuna denk gelmese de tatildir. postanenin önüne kar düşüyordur. bir kaç dakika evvel, postane memuruyla, "soğuk damga değil pulla bedellendirilmiş olmasını istiyorum," diye ama nihayetinde tatlıya bağlanan bir tartışmaya girmiş ya da çok önceden aldığım pullarla postaya hazır ettiğim kartpostalları posta kutusunun karanlığına yollamışımdır.
öykücüyle karşılaşmayı hayal ederim. hangi şehirde olduğumun bir önemi yoktur. bir kaç dakikalık oyalanmanın ardından başımı kaldırıp gökyüzüne bakar, sonra paltomun yakasını kaldırır şehrin üzerine yürürüm.
otuz bir aralık öğleden sonralarını severim. postanenin önü ise, bir de kar yağıyorsa...
o kar sadece kaldırımları değil bütün bir seneyi aklar.